Kimi muhalif gazetecilerimiz genelde AB’nin, özelde ise Avrupa’nın dominant ülkesi Almanya’nın Türkiye ile ilgili politikalarını analiz ederken, neredeyse hiç tanımadıkları bu kültürü tanıdıklarını varsayarak, kendi subjektif değer yargılarıyla ve keskin hükümlerle bir yere oturtuverirler. Nazizme refere ederler, Alman derin devletine vurgu yaparlar, 150 yıllık müttefiklik ve işbirliğinden dem vururlar… Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil.
Quantum fiziğinin en yetkin teorisyenleri der ki; eğer quantum fiziğini anladığınınızı düşünüyorsanız, aslında hiç birşey anlamamışsınız demektir, çünkü biz bile henüz anlamadık, anlamaya çalışıyoruz. 27 küsur yıldır Almanya’da yaşıyorum, mevcut ömrümün yarısı eder. İlk 5 yılda bu ülke insanının karakter yapısını ve kültürünü tamamiyle çözdüğümü sanmıştım. Yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. Yıllar geçtikçe, zaman zaman ümitsizliğe kapılıp, bu kültür yapısını asla tanıyamayacağımı düşündüğüm bile olmuştur. Artık bir parçası olduğum bu kültürün ve insanlarının genel-ortalama karakteristik özellikleri hakkında sadece parça parça bilgiler verebilirim. Derin tahliller yapamam, çünkü pes ettim!
Duygular yerine mantıkla hareket etme özellikleri asla oryantalist kültürlerde büyümüş insanlarınkiyle kıyaslanamaz düzeyde. Diğer güçlü bir özellikleri ise sabır. Biz oryantalist kültürden gelenlerin çıldırasıya isyan ettiği bir olay karşısında, onlar büyük bir sabırla olayı ve detaylarını anlamaya çalışırlar. Olayın muhatabının bizatihi kendileri olması bu özelliklerini değiştirmez. Hiç paniğe kapılmazlar, hiç acele etmezler. İnat, bir diğer özellikleridir; bir konuda ikna olmaya görsünler. İkna olup harekete geçtiklerinde artık hiç bir güç onları vazgeçiremez.
Muhalif kimliğiyle bilinen Erk Acarer’in Berlin’deki evinde saldırıya uğramasının yankıları Alman medyasında tahminlerimden daha büyük yer buldu. Bunun birçok sebebi var. Ancak sebeplerden biri, “Almanyalı Bozkurtlar” ve “Almanyalı Osmanlılar” örgütlerinin derin takip altında olmalarıydı. Erk’in Alman makamlarına verdiği ifadesiyle bu örgütlenmelerin ucunun İçişleri Bakanı’na ve dolayısıyle rejime kadar uzandığı iddiası ve şüphesi, meseleyi Alman devleti açısından yeni bir boyuta taşıdı.
Alman iç ve dış politikası kamuoyundan etkilenerek şekillenir. Gerek iç gerek dış politikaları belirlerken, Türkiye’nin yaptığı gibi, kamuoyunu ve medyayı görmezden gelmezler. Ancak şark kafasıyla düşünenler Almanya’nın Türkiye politikasında bugünden yarına alelacele bir etki bekler iseler hayal kırıklığına uğrarlar. Çünkü bu konu artık Almanya ve AB açısından daha derin, dolayısıyle üzerinde daha çok çalışılması ve takip edilmesi gereken bir mesele haline gelmiştir.
Bütün bunlara ek olarak, Kasım ayında yapılacak olan genel seçimlerden büyük olasılıkla, mevcut hükümete nazaran Türkiye’ye biraz da muhaliflerin gözünden bakan Yeşiller’in zaferle çıkacak olması, Erdoğan rejiminin işini hayli zorlaştıracaktır.