Köşe Yazarı

Ekonomik Gelecek ve Toplumsal Değişimin Gerekliliği: Mülteciler ekonomiyi nasıl etkileyecek?

Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Eğer ekonomiyi tanımladığım ilk makaleyi okuduysanız ekonominin esasen insanların arasındaki ilişkinin temsilcisi olduğunu söylemiştim. Yani ekonomistlerin ekonomiyi matematiksel modellere göre tanımlaması ve “bu budur“ demesi tümüyle yanlış. Zaten yanlış olmasaydı dünya ekonomik krizlere girmezdi! Dolayısıyla bu tür yaklaşımlar komple başarısız olmaya mahkumdur. Zira ekonomi toplumun gelişimi ile değişir ve toplumsal değişim sürekli yoklanmaz ise ve toplumsal var oluşumuz da içinde yaşadığımız çevreyi koruyarak var olmayı bilmez ise, bir krizden diğerine gideriz.

Zaten olan da bu…

Bildiğiniz gibi maalesef insanlar hayvanlar kadar olamadılar. Zira hiçbir hayvan beslendiği dünyayı yok etmiyor. İnsan ediyor! Ormanları, temiz suları, denizleri yani her şeyi cebine atacağı para için yok etme eğiliminde ve gelecekte ne yiyeceğini nereden besleneceğini düşünmeden!

Şimdi hal böyleyken ekonomik bir gelecekten bahsedemeyiz. Zaten kestiğimiz ormanlar bize kirli hava, toprak kayması, seller ve dolayısıyla ekonomik zarar olarak geri dönüyor. Yani insanın doğanın dengesini bozduğu her eylemi ekonomik çöküş getiriyor ve hiçbir zaman da tersi olmamıştır.

Dolayısıyla ekonominin bir geleceği yok! İnsan değişmediği sürece önümüzde kıtlık var. Çünkü doğal afetler mahsulleri yok ediyor ve bir diğer fenomen de doğal afetlerin artışıyla ortaya çıkan duruma hayvanların adaptasyonunun olması ama insanda olmaması. Görülüyor ki doğal afetler insanın doğal aptallığından kaynaklanıyor ve de ızdırabını insanın çekmesi gerekiyor!

Önümüzdeki yedi yıl süreci tüm dünyanın ekonomik, toplumsal sorunlar ve doğal afetler ile sarsılmalarının giderek artacağı bir dönem olacak. Akabinde savaş olasılığı doğal olarak çok yüksek, çünkü insan başka ne yapmayı biliyor ki.. Yani hayvan kadar bile olamıyoruz. Ormanda yangın olunca tüm hayvanlar yan yana koşarak kaçıyor ve aslan “hem kaçıyorum bir de ceylan atayım ağzıma” demiyor. Çünkü aptal değil!



Herkesin ortak derdi var. Ama insan başkalarıyla ortak bir gelecek paylaştığının farkında bile değil. Ne yapsın işler kötüye gidince; “hep birlikte ortak bir çözüm arayalım” diyeceğine, “diğerlerini öldürelim onların sahip olduklarını alalım”, “halkın yarısı ya da daha fazlası ölürse ölsün nasıl olsa herkes ölecek sonuçta”, “halkı ölmeye gönderiyoruz kendimizi ya da çocuklarımızı değil ki” diyerek bu şekilde yüzlerce yıl geçirdik.

Demek istediğim şu. Öncelikle bir halk olmayı ve birbirimize bakmamızın, hepimizin var oluşu ve iyi geleceği için gerekli olduğunu anlamalıyız. Bu doğanın kanunlarına göre böyledir. Bunu yapmadığımız sürece giderek büyüyen ekonomik kriz herkesi kıtlık ile karşı karşıya getirecek. Yeni neslin hayata bakışı da eski nesilden farklı ve bu değişimi hesaba katmadan “eski tas ve hamam” muhabbeti yaparsak geriye doğal afetler, vebalar, savaşlar ve beli kırık ızdırap dolu insanoğlundan başka bir şey kalmayacak.
Yeni ekonomik model hem serbest piyasa koşulları hem de tüm halkın toplumda bakılabileceği ve ana ihtiyaçların tümüyle karşılanabilirliğinin inşasında olmalı. Bunu yapmak mümkün ama sadece bir halk, bir ulus olduğumuzu ve millet olarak var oluşumuzun birlik ve beraberlik ile mümkün olduğunu anlamamızla olur. Çünkü bir adamın aç gözlülüğünü doyurmak mümkün değildir ama tüm halkın ihtiyacını tüm halk doyurabilir.