Köşe Yazarı

Savaşta önce gerçekler ölür!..

Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

tutmaması; ya da söylenenin, karar altına alınanların tersinin, aykırı olanın uygulamaya sokulması, bunların hepsi savaşların gerçekleri..

“Kaderlerimiz birbirleri ile bağlantılıdır. Ukrayna Avrupa ailesine dahildir. Vladimir Putin’in saldırısı, bizim için önemli olan prensiplere saldırıdır” demişti AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen geçenlerde Versaille’da yapılan zirve toplantısı sonrasında..

Ancak geçtiğimiz günlerde Investigate Europe adlı sivil toplum kuruluşunun yaptığı araştırmaların ortaya koyduğu sonuç, bunun hiç de böyle olmadığını açığa çıkardı: 2015-2020 yılları arası -konulan ambargoya rağmen- Rusya’ya AB ülkelerinden yapılan silah satışı 346 milyon Avro değerinde.

(https://www.investigate-europe.eu/en/2022/eu-states-exported-weapons-to-russia/)


Yukardaki tablo, Avrupa ülkelerinden Rusya’ya, 2014 yılında Kırım işgali ve Donbass olayları nedeniyle AB tarafından alınan Ambargo kararına rağmen, Rusya’ya ihraç edilen savaş sanayi ürünlerini gösteriyor. Buradaki sayılar ülkelerin resmi istatistiklerine dayanıyor olup COARM adlı sivil bir çalışma grubu tarafından bir araya getirilmiş! Onların açıklamalarına göre bu sayıların çoğu, büyük bir ihtimalle Kırım krizi öncesi yapılan anlaşmalara dayanması nedeniyle ambargo dışı kalan istisnalara dayanıyor olabilir.

Tabloya göre Rusya’ya yapılan silah sanayi ihracatında %44 pay sahibi olan Fransa’nın sorulan sorular üzerine verdiği cevap da aşağı yukarı bu yönde. Ancak COARM’ın verilerine göre çeşitli AB ülkesinden Rusya yapılan silah sanayi ürünlerinin ihracına temel olan 1 000 adet üzerindeki anlaşmalar ambargo kararı sonrası yapılmış. Toplamında AB ülkelerinden (silah teczihatı adı altında) yapılan ürün portföyünde el bombalarından tüfeklere, savaş gemilerinden uçak yan sanayi ürünlerine, raketlerden torpidolara, navigasyon sistemlerinden infrarot kameralara kadar, yok “yok” gibi. Fransa özelinde konu, kimyasal-biyolojik silahlar, radyoaktif materyaller için ilgili devlet kurumları tarafından 2014 sonrası verilen izinlerle daha da “derinleşiyor”. Burada dikkati çeken, Fransa’nın Rusya’ya yaptığı savaş sanayi ürünleri ihracının bu temelde 2015 yılı itibari ile pik yapması.



Tabloya göre %35 ile 2. sırada yer alan Almanya’nın Rusya’ya sattığı ürünlerin hem silah sanayisi hem de sivil endüstride kullanılabilmesi nedeniyle “ikili karaktere” (dual use) sahip ve bu nedenle ambargonun şekilsel olarak kırıldığının ispatlanmasını zorlaştırıyor. 3. sırada yer İtalya’nın bu noktadaki konumu ise daha somut: Rusya’da üretimi olan Iveco firmasının Jeep benzeri militer arazi arabalarının Rus ordusu tarafından Ukrayna cephesinde kullanıldığı, bizatihi İtalyan televizyonları tarafından görüntülenmiş.

Tüm bunlar tabii ki resmi rakamlara dayanan veriler!.. Gayri resmi kanallardan, 3. ülkeler üzerinden, deklarasyon çarpıtmaları vs. ile ne kadar militer ürünler ambargo kararına rağmen Rusya’ya aktarıldı, ve de toplamında bunlar nasıl ve ne şekilde, hangi miktarlarda Ukrayna savaşında kullanıldı, bunları bilmiyoruz. İşin bir ‘garip’ tarafı da bir AB ülkesi olmayan Ukrayna’nın savaş sanayi export portföyünde Rusya’nın (Kırım krizi sonrasında bile) 2. sırada olması…

Tüm bunlar bana üniversite yıllarında bir proje nedeniyle tesadüf ettiğim bir gerçekliği hatırlattı: Geçmişte Alman savaş sanayisinin en önemli damarlarından biri olan Krupp (ki sonradan Hitler’in gözdesi oldu) 1. Dünya savaşı sırasında birbirlerine karşı savaşan hem alman, hem de İngiliz ordusuna silah satıyor; olan savaşta birbirini kıran zavallı-fukara halk çocuğu askerlere oluyordu..

Neden böyle oluyor sorusuna gelince;

  • birincisi, silah satışları yolu ile politik açıdan stratejik etki alanları yaratmadaki ulus-devletçi motivasyonu,
  • ikincisi, savaş sanayisi yolu ile ülke ekonomisini destekleme düşüncesi,
  • üçüncü olarak da “ötekileri de yapıyor, ben aptal mıyım?” oportünizminin her türlü prensibi, alınan kararları çiğnemenin yolunu açması..

Hepsi de 20. Yüzyıl’a özgü ulus-devletçi refleksler!

Almanya Yeşilleri’nden Avrupa Parlamentosu ve onun Güvenlik ve Savunma Kurulu üyesi Hannah Arendt bu konuda oluşan çifte standart nedeniyle üzüntülerini bildirirken “her ülkenin kendi takdir yetkisine göre” karar verdiğini söylüyor ve çözümün “AB parlamentosunun da işin içine katıldığı, yasal ve şeffaf bir silah export politikasında” olduğunu belirtiyor, “gizlice yapılan deal’lerin yalnızca savaş endüstrisine hizmet ettiğini, ama ortak bir AB dış politikasına ve barışa hizmet etmediğini” de ekliyor.