Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, iktidara mesajlarla dolu konuşmasında, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararları tartışmasız uygulanması gereken kararlar olduğunu belirterek, “Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruda ihlal kararı verdiğinde bunun anlamı çok açık. İhlale sebep olan işlem ister bir mahkeme kararı olsun, ister bir kanun hükmü olsun Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısıyla yapılması gereken bu aykırılığın giderilmesidir. Mahkeme kararlarının uygulanmasının tartışılmasını artık bir kenara bırakmak durumundayız. Mahkeme kararları ister derece mahkemelerinin kararları olsun, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararları olsun tartışmasız uygulanması gereken kararlardır.” dedi.
AB ve Avrupa Konseyi iş birliğiyle yürütülen “AYM’nin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi” kapsamında, Bursa’daki bir otelde “Adli Yargıda Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlalin Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması Bölge Toplantısı” düzenlendi.
Arslan, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, hukukun, toplumsal ve siyasal hayatın vazgeçilmez unsuru olduğunu, hukukun olmadığı yerde toplumun bir arada olmasının mümkün olamayacağını söyledi.
Devletin temel amacının iyi işleyen ve adil bir hukuk düzeni kurmak suretiyle bireylerin temel hak ve özgürlüklerini korumak olduğunu belirten Arslan, temel hak ve özgürlükleri koruyan ve uyuşmazlıkları karara bağlayan mahkemelere bu anlamda çok büyük iş düştüğünü aktardı.
Adaletin tecelli etmesinin hak ile hükmetmeye ve adil yargılamaya bağlı olduğuna değinen Arslan, şunları kaydetti:
“Adalet dediğimizde daha çok temel hak ve özgürlüklerin korunmasını anlıyoruz. Çünkü adalet ilkesi, temel hak ve özgürlükler üzerinden tecessüm ediyor, somutlaşıyor. Bu kapsamda ülkemizde 2010 yılında Anayasa değişikliğiyle hukuk sistemimize giren bireysel başvuru çok önemli bir fonksiyon icra etmiştir ve etmeye devam etmektedir. Bu hukuk yoluyla hak arama yoluyla birlikte hepimizin çok iyi bildiği gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasamızda ortaklaşa kurulan hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine herkesin şikayette bulunabilmesine imkan sağlanmıştır. Bu nedenle anayasa şikayeti olarak da bilinen bireysel başvurunun 10 yıllık uygulaması, temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunmasında etkili bir hak arama yolu olduğunu ispat etmiştir.”
“AYM bireysel başvuruda ihlal kararı verdiğinde bunun anlamı çok açık”
Arslan, bireysel başvurunun etkili bir hak arama yolu olarak devam etmesinin ikinci şartının da ihlallerin kaynağının kurutulması olduğuna dikkati çekti. İhlallerin devam ettiği ve yeni ihlallerin gelmesi önlenemediği müddetçe hangi tedbirler alınırsa alınsın bireysel başvurudaki iş yükünün belli bir düzeyde tutulmasının imkansız olacağını dile getiren Arslan, şu görüşleri paylaştı:
“Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruda ihlal kararı verdiğinde bunun anlamı çok açık. İhlale sebep olan işlem ister bir mahkeme kararı olsun, ister bir kanun hükmü olsun Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısıyla yapılması gereken bu aykırılığın giderilmesidir. Bazen bu yeniden yargılama yoluyla mümkün olabilmektedir. Bazen idari işlemin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olabilmektedir. Bazı durumlarda da kanundan kaynaklandığı hallerde ancak o kanun hükmünün değiştirilmesiyle veya kaldırılmasıyla ihlal giderilebilmektedir. Dolayısıyla bu noktada yasama, yürütme ve yargı organlarına, idare makamlarına çok büyük görevler düşmektedir.“
“Mahkeme kararlarının uygulanmasının tartışılmasını bir kenara bırakmalıyız”
Bir hukuk devletinde mahkeme kararlarının etkili icrasının nasıl olacağının konuşulması gerektiğini vurgulayan Arslan, şöyle konuştu:
“Yoksa mahkeme kararlarının uygulanıp uygulanmayacağı meselesi bir hukuk devletinde tartışma konusu olamaz. Gündeme dahi gelmesi düşünülemez. Çünkü hukuk devleti mahkeme kararlarının etkili bir şekilde uygulandığı ve hak ihlallerinin giderildiği devletin adıdır. Hatta daha ilerisi mahkemelerin etkili bir şekilde çalışmadığı, iyi işlemediği bir yerde devletten de bahsedemezsiniz. Bazen insanlar hayatlarına mal olacağını bilse bile mahkeme kararına uymaktan vazgeçmemelidir. Sokrates’in aslında insanlığa öğrettiği budur. Hepimiz bu şuurda hareket ederek mahkeme kararlarının uygulanmasının tartışılmasını artık bir kenara bırakmak durumundayız. Mahkeme kararları ister derece mahkemelerinin kararları olsun, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararları olsun tartışmasız uygulanması gereken kararlardır. Hiç şüphesiz mahkeme kararlarını beğenmeyebiliriz, eleştirebiliriz, yanlış bulabiliriz ama onlara uyup uymama noktasında hiçbir takdir yetkimiz yok, tercih hakkımız yok. Onlar hepimizi bağlayıcıdır. Esasen bu bağlayıcılık Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesinin de doğal bir sonucudur. Anayasanın 11. maddesi bunu çok net bir şekilde ifade ediyor.“