Rusya-Ukrayna krizine dikkat çeken DEVA Partisi lideri Ali Babacan; Erdoğan’ın arabuluculuk iddiasını eleştirdi. Babacan, “Partili basına bakarsanız, Putin Türkiye’ye geliyordu. Geldi mi? Erdoğan arabulucu olacaktı. Ne oldu? Arabulucu nerede? Arabulucu Afrika’da geziyor.” dedi ve ekledi: “Bu krizin Türkiye üzerinde etkileri olacaktır. Rusya-Ukrayna krizinin olası etkileriyle ilgili acilen bir önlem paketi açıklamaya davet ediyoruz”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuştu.
Ukrayna krizini değerlendiren Babacan, dışişleri bakanlığı yaptığı sırada yaşanan Rusya-Gürcistan krizine ilişkin anekdotlar paylaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2015 yılında yaptığı bir konuşmadan videolar izleten Babacan şu ifadeleri kullandı:
“YAĞMUR YAĞAR KRİZ OLUR, YAĞMUR YAĞMAZ KRİZ OLUR”
*Kar yağar, bir şehre günlerce elektrik verilemez, kriz olur. Yağmur yağar, sel olur, kriz olur. Yağmur yağmaz, kuraklık olur, kriz olur. Havalar ısınır, ormanlar yanar, kriz olur. Havalar soğur, doğal gaz akışı kısılır, kriz olur.
*Sırf inat uğruna kendi vatandaşına hukuksuzluk yapar, uluslararası alanda kriz olur. Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli ve Sayın Perinçek’ten oluşan troykanın bugün kurduğu ittifakın doğru adı Cumhur İttifakı değil, tam bir ‘Kriz İttifakı’dır.
*Hani ‘Vatanı satmak yüksek faizle olur’ diyor ya… Bu konuşmayı yaptığı gün Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 7,5. Şu anda tam yüzde 14. ‘Vatanı satmak yüksek enflasyonla olur’ diyor ya…
*Bu konuşmayı yaptığı zaman enflasyon yüzde 7,5. Bugün TÜİK’in makyajlı enflasyonu yüzde 48. ‘Vatanı satmak ülkeyi kriz üstüne krize sokmakla olur’ diyor ya… Daha ne yapsın? Aldı yanına krizlerin ortağı Bahçeli’yi aldı; ülkeyi sürüklemedikleri kriz kalmadı. Ekonomide, enerjide, tarımda, eğitimde, sağlıkta, hukukta, dış politikada, her alanda kriz yaşıyoruz.
“KAYYUMLAR ATANIRKEN OPERASYONLARI BİZZAT YÖNETTİ”
Erdoğan’ın sandık sonuçlarına ilişkin sözlerini izleten Babacan şöyle devam etti:
*Hani diyor ya ‘Sandığa sahip çıkamayan yönetici, ülkesine sahip çıkamaz’ diye… Kendisi sandık sonuçlarına sahip çıkabildi mi? Ülkenin özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde seçilmiş belediye başkanları hukuksuz bir şekilde görevlerinden alınırken, vatandaşların iradesine kayyumlar atanırken tüm bu operasyonları bizzat kendisi yönetti.
*Kayyumlarla milletin oyu gasp edildi. Ülkenin batısında yerel seçim sonuçlarını tanımadı.
*Bizim kitabımızda, sandıktan beğenmediğimiz sonuçlar çıkınca mızıkçılık yapmak yok. Dahası, bizler, demokrasimizin sadece sandık sistemiyle ölçülemeyeceğini bilen bir zihniyetin temsilcileriyiz. Tam demokrasilerin; yetki ve sorumluluğun paylaşıldığı, denge ve denetleme mekanizmalarının işletildiği, hukukun üstünlüğünün temel alındığı rejimler olduğunu biliriz. Tam demokrasilerde, basın özgürlüğünün yaşatıldığını, sivil toplumun ve meslek örgütlerinin özgürce aktif olduğunu biliriz.
“HANİ MECLİS VE YEREL YÖNETİMLER MERKEZDEKİ GÜCÜ DENGELEYECEKTİ?”
Erdoğan’ın “Başkanlık sisteminde başkanlığın merkezdeki gücü bir yandan Meclis’le, diğer yandan yerel yönetimlerin sahadaki gücüyle dengelenir” ifadelerini de yayınlayan Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hani yerel yönetimler güçlenecekti? Hani Meclis ve yerel yönetimler merkezdeki gücü dengeleyecekti? Yerel yönetimler baskı altına alındı. Merkezi yönetim, orantısız bir güçle zehirlendi. Erdoğan’ın ağzından bir çırpıda çıkan ‘Anayasa Mahkemesi’nin, AİHM’in kararlarını tanımıyorum’ gibi lafları sık sık duyar olduk.”
“TÜRKİYE ÇÖZÜMDEN YANA TARAF OLMALI”
Babacan’ın gündeminde ayrıca Ukrayna krizi vardı. Babacan şunları söyledi:
*Rusya Federasyonu, uluslararası hukuku tanımayarak, tüm dünyanın büyük bir krize sürüklenmesine sebep oluyor. DEVA Partisi olarak pozisyonumuz çok net.
*Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün ve uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm haklarının kesinlikle korunması gerektiğini söylüyoruz. Çözüm için de kaba kuvveti değil, her zaman müzakereleri destekliyoruz.
*Hem Ukrayna halkı hem bölgemiz hem de tüm dünya için son derece kaygı verici bir süreç yaşıyoruz. Çoluk çocuk milyonlarca insanın hayatını derinden etkileyen ve daha da etkileyecek olan bu sorun için, derhal acil inisiyatif alınmalı ve mesele barışçıl yollarla çözülmelidir.
*Türkiye de çözüm için, çözümden yana taraf olmalı; kriz derinleşmeden, daha ağır kayıplar yaşanmadan, çatışmalı sürecin sona erdirilmesi için çalışmalıdır.
“ARABULUCU, AFRİKA’DA GEZİYOR”
*Sayın Erdoğan, hemen yanı başımızda böylesi büyük bir güvenlik krizi varken, hiçbir şey yokmuş gibi, tuttu Afrika’ya gitti. Düne kadar da programına devam etti. Bu; ülkemiz adına vurdumduymazlıktır, büyük talihsizliktir.
*Aynı zamanda hesapsız, kitapsız yönetimin tezahürüdür. Sahadaki gelişmeleri görmüyor musunuz? Afrika programınızın ortasında bu krizin zirveye ulaşacağını ve askeri harekata dönüşebileceği ihtimalini hiç mi hesap etmiyorsunuz?
*Partili basına bakarsanız, Putin Türkiye’ye geliyordu. Geldi mi? Erdoğan arabulucu olacaktı. Ne oldu? Arabulucu nerede? Arabulucu Afrika’da geziyor.
“HÜKÜMETİ, ACİLEN BİR ÖNLEM PAKETİ AÇIKLAMAYA DAVET EDİYORUZ”
*Bu krizin Türkiye üzerinde etkileri olacaktır. Krizin sebep olduğu güvenlik riskleri, krizin finansal piyasalar açısından oluşturduğu belirsizlikler, Rusya için açıklanan yaptırımlar Türkiye’yi de etkileyecek konulardır.
*Tüm bunların, halkımız üzerindeki insani ve ekonomik yükünün hesap edilmesi ve derhal önlem alınması gerekir. Hükümeti, Rusya-Ukrayna krizinin olası etkileriyle ilgili acilen bir önlem paketi açıklamaya davet ediyoruz.
*Takip edenler bilir, 2008 yılında, ben Dışişleri Bakanıyken, benzer bir kriz Rusya ve Gürcistan arasında yaşandı. Etkin bir arabulucu rolünü o zaman üstlenmiştik.
*Kriz başladıktan hemen sonraki bir akşam, Moskova’da masanın bir tarafında Putin, Medvedev ve Lavrov; diğer tarafında ben, başbakan ve tercüman. Odada sadece altı kişi. Bir gece boyu Rus dostlarımızla samimi bir görüşme gerçekleştirmiştik. Komşusunu işgal etmenin hiç de iyi bir fikir olmayacağını, bunun Rusya için ciddi bir itibar kaybına yol açacağını uzun uzun anlattık.
*İtibarın verdiği gücün, en az ekonomik güç ve askeri güç kadar önemli olduğunu vurguladık. Kuvvetli görüşlerimizi, tavsiyelerimizi, muhataplarımıza en üst düzeyde anlattık. Ertesi sabah Tiflis’te, o günkü Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvili ile buluşup, gerilim üreten eylem ve söylemlerden uzak durmasını tavsiye ettik.
*Günler içerisinde kriz hafiflemiş, Tiflis’e sadece 20 kilometre kalana kadar yaklaşan Rus birlikleri geri çekilmeye başlamıştı.
*Paramızın itibarı yerlere düşerken, vatandaşlarımız günbegün yoksullaştı. Rus rublesi bile şu ana kadar bizim paramız kadar değer kaybetmedi? Niye?
*600 küsur milyar dolar döviz rezervleri var da ondan. Kendi kendine kriz çıkartıp, kendi kendine parasını değersizleştirmenin en büyük örneğini Türkiye yaşıyor.