İsmail Saymaz Ahlam Albashır’ın ifadesini yazdı… Bekir Bozdağ’ı öfkelendiren sızma nereden?

Ahlam Albashir
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, bugünkü yazısında, İstiklal Caddesi’nde 6 kişinin ölümüne sebep olan bombalı saldırıyı düzenleyen Ahlam Albashır‘ın 17 Kasım’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda alınan ifadesini paylaştı. Saymaz’ın aktardığına göre; Bombacı Ahlam Albashir’in PYD’li olduğu sonucuna varılınca polis, ifadeleri parça parça basına sızdırdı. Bu ‘sızma’ İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı arasında gerilime yol açtı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bilgi sızdırılmasına çok öfkelendi. Bakan Bozdağ, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimat vererek, alınan ifadeden hiçbir bilginin basına yansımamasını emretti. Dün iktidar yanlısı Sabah gazetesinde bazı bilgiler yayınlanınca kimi memurların görev yeri değiştirildi.

Saymaz’ın yazısında aktardığı Albashir’in altı sayfalık ifadesindeki çarpıcı ayrıntılar şöyle:

“Ağabeyi ÖSO’da”

2002’de Halep’de doğdum. 2013’e kadar burada kaldım. Altı kardeşiz. Üçü vefat etti, ikisi hayatta. Babam ben beş yaşındayken vefat etti. 2013’ten sonra ben, annem ve kardeşim Süleyman ile Ebu Hanaya’ya gittik. Çadırda yaşadık. Annem vefat etti. Kardeşim Meryem ve ağabeylerim Muhammed ve Mahmud ile Rakka’ya kuzenimin yanına gittik. Muhammed, DEAŞ saldırısında ayaklarından yaralandı. Tedavi olduktan sonra tekrar ÖSO’ya katıldı. YPG, Rakka’ya saldırdı. Mahmud, Meryem ve Muhammed’in eşiyle YPG’nin kontrolündeki Münbiç’e geldik. Pastanede çalışmaya başladım.

YPG ajan diye tutukladı

YPG’li Ahmet Arreş ile sevgili oldum. İki ay sonra ayrıldım. Ahmet Arreş, YPG adına talepte bulunmadı. Pastanede çalıştığım sırada ‘Mümbiç Diyar’ ve ‘Ferhat’ isimli YPG’de üst düzey görevdeki kişiler Cerablus’a giderek, bilgi toplamamı istedi. (İsmail Saymaz’ın notu: Cerablus, bu tarihte ÖSO’nun kontrolündeydi) Kabul etmedim. Ahmet Arreş’in peşinden Cerablus’a gittim. Bir gece kaldım. Dönüşte Mümbiç’e giderken, kimliğimi yırttılar. Kimliksiz girdiğim için YPG aleyhine casusluktan beni tutukladılar. Bir ay cezaevinde kaldım.

Hacı’dan talimat

Çıktıktan sonra Mümbiç’e döndüm. Hasan Cemil ile tanıştım. YPG’deki pozisyonunu bilmiyordum. Hasan Cemil, “Hacı seninle görüşecek” dedi. O bölgede YPG’deki üst düzey sorumlulara ‘Hacı’ denir. Kod isimdir. Hacı’nın sol kolunda dövme var. Bana, “İdlib’e gideceksin. Orada bir gençle buluşacaksın, karı koca görüntüsü vereceksin” dedi. Reddettim. Dört gün sonra Hacı, “Türkiye’ye gideceksin” dedi. Onayladım. Ertesi gün yola çıktım. Ailem beni Halep’te biliyordu.

Kaçakçılar geçirdi

4-5 ay önce İdlib’e kaçakçılar aracılığıyla gittim. Burada ‘Bilal Hassan’ beni beklemekteydi. Kaçak yollarla Türkiye’ye giriş yaptık. Çok sayıda araç değiştirerek, İstanbul’a geldik.



Esenler’e yerleşme

Ferhat Habeş’in Esenler’deki evine gittik. Evde Ferhat’la eşi Fatma vardı. Burada Bilal ile iki ay kaldım. Bilal, ertesi gün Ferhat’ın tekstil atölyesinde beni işe başlattı. Sadece bir gün çalıştım. Bilal’in işe gittiği dönemde evde kalmaktaydım. Ferhat’ın kardeşi cezaevinden çıkınca Bilal’le atölyede kalmaya başladım. Atölyede Rama Eltaha ile arkadaş oldum. Rama ile Ahmet Haj Hassan gizli evlidir. (İsmail Saymaz’ın notu: Ahmed Han Hasan, ifadesinde, PKK’lı olmadığını, ağabeyinin ÖSO’da ‘şehit’ düştüğünü söylüyor) Bilal bana saldırıp sahip olmaya çalıştı. Makasla kendimi savundum ve Rama Eltaha’nın evine gittim. Hacı atölyeye dönmemi, Bilal’in isteklerini yapmamı, aksi halde ablam ve ağabeyime zarar vereceğini söyledi. Korktuğum için gittim.”

Taksim’de iki keşif

Bilal Taksim’den övgüyle bahsetti. Son dakikada Bilal, gelmekten vazgeçti. Rama’nın 14 yaşındaki oğlu Ahmed Elşeybun ile korsan taksici Yasir Al Korali’nin taksisine binerek, Taksim’e gittik. Yasir bekledi. Bir saat kalıp döndük. Üç hafta sonra yine Taksim’e gitmek istedim. Bilal para verdi. Taksici Yasir, beni götürdü. Bir saat zaman geçirip döndük.

İkinci hedef Fatih Camii

Bilal, Ahmet Elşeybun ve ben Fatih’e gitmek üzere sözleştik. Korsan taksiyi çağırdık. Bilal vazgeçti. Ahmet’le Fatih Camisi’nin önüne gittim. Zaman geçirip döndük. Bilal, “Zorunlu haller haricinde atölyeden çıkma” dedi. Hacı aradı. “Bilal’in lafını dinle” diye tehdit etti.

9 gün önce olay yerinde video çekmiş

15 gün önce Hacı, Taksim’e gitmemi istedi. Korsan taksiyle gittim. İstiklal Caddesi’nde yürüyüş yaptım, gül aldım. Simit yiyip sokak sanatçılarını dinledikten sonra döndük. Bilal, Taksim’de çok polis olup olmadığını sordu. Olmadığını söyledim. (Patlamanın olduğu bank çevresinde neden cep telefonuyla görüntü kaydı yaptığı soruldu) Burada video çekiyorum. Taksim’e gelmeden önce Hacı, Taksim’de heykelin videosunu selfi şeklinde çekmemi söyledi. Heykelin videosunu çekip attım. Olay yerine yakın video çekimini ben yaptım. Mağazaları çektim. Kimseyle paylaşmadım. Patlamanın olduğu yere ait olması tesadüftür.”

Hap vermişler

Bilal’in kıyafetleri arasında 30X20 santimetre ebatında birbirine yapışık üst üste üç paket gördüm. Yumuşak olması nedeniyle uyuşturucu olabileceğini düşündüm. Bilal uyuşturucu kullanır, içki içer. Olay günü rahatlatıcı olacağını söyledikleri bir buçuk adet hap verdi.

Bir gün ertelenmiş

12 Kasım akşamı Bilal “Taksim’e gidelim” dedi. Telefon çaldı. Görüştükten sonra ertesi gün gitmemiz gerektiğini söyledi. Bilal ile Hüsam atölyedeydi.

İki poşet, bir çanta

Bilal, olay günü saat 13-14’te çay koydurdu. Taksim’e gidebileceğimizi söyledi. Beş aydır ilk defa iyi davranıyordu. Daha önce çay gibi ikramlarda bulunmamıştı. Korsan taksiciye mesaj attım. Saat 14-15 arası taksici Yasir geldi. Bilal ile araca bindik. Bilal’in elinde iki beyaz poşet, bir kahverengi sırt çantası vardı. Poşetin birisinde Yasir’e vermek üzere atölyeden aldığımız iki pantolon, iki ceket; diğerinde abur cubur; çantada yiyecek olduğunu söyledi. Bir büyük poşetin içerisine üçünü koydu. Ön koltuğa ben oturdum. 45 dakika sonra Taksim’e geldik. Yolda Bilal telefonla konuştu. Telefondaki şahsa ‘Tamam, geliyorum, dert etme’ dedi. Tedirginliği arttı. Taksim’e yaklaştığımız sırada dönmesi gerektiğini söyledi. Ben de dönmek istedim. Bilal mesaj atarak, “Sen in” dedi. İndim. Çantaları bana verdi. “Sen biraz gez, ben döneceğim” diyerek, korsan taksiyle ayrıldı.

Hacı’dan emir: Çantayı bırak ver git

Sırtımda çanta, elimde poşetle İstiklal Caddesi’ne yürüdüm. Kozmetik mağazalarında alışveriş yaptım. Patlamanın meydana geldiği bankı boş görünce oturdum. Burada kırmızı gül satan birinden iki gül aldım. 30 dakika oturdum. Hacı, arkamdan çekilmiş video görüntüsünü WhatsApp aracılığıyla gönderdi. Tedirgin oldum. Çantanın içine baktım. En üst kısımda kek, cips ve yiyecekler vardı. Alt kısımda Bilal’in kıyafetleri içinde gördüğüm yumuşak dokulu paketler vardı. Korkarak 112’i aradım. Telefona çıkan kişi Türkçe konuştuğu için cevap veremedim. Bilal’i ve Yasir’i aradım. Cevap vermediler. Ablam görüntülü aradı. Kendisine mağazadaki leopar desenli kıyafetin görüntüsünü gönderdim. Bu arada Hacı aradı. Çantayı bir şahsın gelip alacağını, bulunduğum yerden hızlıca ayrılmamı söyledi. Meydana yürürken karşıma parfümcü çıktı. Parfümcüyle konuştuğum esnada patlama sesi geldi. Meydana doğru koşmaya başladım. Taksiye bindim. Taksici cep telefonundan görüntüleri gösterince patlamanın bıraktığım çantadan kaynaklandığını anladım. Ben kesinlikle çantaya bomba bırakmadım. Kim tarafından nasıl patlatıldığını bilmiyorum.

Jarkas kardeşlerin evinde

Esenler’de atölyeye yakın yere gittim. Hacı aradı. “Taksi için kimseden para isteme. Bilal’i unut. Atölyeyi unut. Turkuaz gömlekli ve lacivert ceketli erkek gelecek, ondan al. Parayı öde. Onunla kal. Dediklerini yap” diyerek, telefonu kapattı. Yanıma Ahmed Jarkas geldi. Parayı verdi. Taksici gittikten sonra Jarkas’ın aracına bindim. Ahmed telefonla konuşuyordu. Konuştuğu Halil kod adlı kişi, telefonumu alıp kapatmasını söyledi. Telefonumu Ahmed’e teslim ettim. Halil,“Telefonun kır” dedi. Eve vardığımızda Ahmed’in eşi, kız kardeşi, ağabeyinin kızı evdeydi. Ahmed, Halil’i arayıp görüntülü konuştuğu esnada telefonumu çekiçle kırdı. Ammar Jarkas, Bilal’i Yunanistan’a gönderdiklerini söyledi. Ammar, kıyafetlerimi değiştirmem gerektiğini söyledi. Ablası üzerimdeki kıyafetleri verdi. Ahmed Jarkas yeni telefon verdi. Telefonu açtığımda Hacı’nın mesajını gördüm. “Ben Hacıyım” diye yazıyordu. Yan binada, olay nedeniyle yapılan operasyonda yakalanan şahıslar olduğunu haber aldık. Ahmed Jarkas dışarı çıktı ve yakalandı. Ahmed’in annesi, “Zekeriya’nın evine gidelim” dedi. Zekeriya’nın evinde polis tarafından yapılan yakalandık. Ahmed’in kız kardeşi, nakit para, ziynet eşyası ve tabanca getirmişti. Hepsi bir çantadaydı.

“Hacı ailemle tehdit etti”

Hacı’nın YPG’de istihbarat bölümünde yüksek konumda olduğunu düşünüyorum. Özel şoförü ve korumaları vardı. Türkiye’ye göndermek üzere, aileme zarar vermekle tehdit etti ve beni zorladı. Mümbiç’e bulunduğum esnada örgütsel eğitim almadım. Arap kökenli olup da YPG içerisinde olan çok kişi var. Bunlar ÖSO ile çatışmalarda en ön saflara yerleştirildi. Bana Hacı, bir telefon verdi. İletişimini bu telefonla sağlıyordum. Gönderdiği mesajlar bu telefondaydı. Ancak telefonu Ahmed Jarkas kırarak yok etti. Nereye attığını bilmiyorum.

“Bombayı genç kız getirdi”

Bir ay önce Suriye’de 16-17 yaşlarında kadının yanında önemli malzemelerle Türkiye’ye gelip Bilal’in onun için yer ayarlaması gerektiğine, benden atölyede yalnız kalıp kalamayacağımı sormasıyla vakıf oldum.

İçişleri ve Adalet bakanlıklarında sızma gerilimi

Bombacı Ahlam Albashir’in PYD’li olduğu sonucuna varılınca polis, ifadeleri parça parça basına sızdırdı. Bu ‘sızma’ İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı arasında gerilime yol açtı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bilgi sızdırılmasına çok öfkelendi. Bakan Bozdağ, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimat vererek, alınan ifadeden hiçbir bilginin basına yansımamasını emretti. Dün iktidar yanlısı Sabah gazetesinde bazı bilgiler yayınlanınca kimi memurların görev yeri değiştirildi.”

Bu Yazıya Tepki Ver


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir