Nazım Hikmet anılıyor

nazım hikmet
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dünyaya Türk şiirini anlatan şair Nazım Hikmet Ran, bundan 58 yıl önce 3 Haziran 1963’te Moskova’da geçirdiği kalp krizi nedeniyle vefat etmişti.

Sosyal medyada çok sayıda ünlü isim ve vatandaş  dünyaca ünlü şairimiz Nazım Hikmet’i  #BuMemleketBizim ve #NazimHikmetRan etiketiyle anarken,  Bodrum Belediyesi tarafından 2 gün sürecek bir program düzenlenecek. Anma çerçevesinde heykel açılışlarından, şiir dinletilerine, ünlü konukların katılacağı söyleşilerden, sergilere kadar etkinlik gerçekleştiriliyor. Mersin Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu da ünlü şairi “Aslolan Hayattır” oyunu ile anacak.

Moskova’da da anılacak

Türk şiirinin evrensel ismi Nazım Hikmet Ran, hayata gözlerini yumduğu Moskova’da da ölümünün 58. yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anılacak. Moskova Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Ülkeleri Enstitüsü, Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Rusya ve Doğu Kulübü ile birlikte, şairin ölüm yıl dönümüne özel etkinlikler gerçekleştirileceklerini açıkladı.

Nâzım Hikmet’in yaşamına ve eserlerine dayanan “1.Uluslararası Bilimsel ve Uygulamalı Gençlik Konferansı” 2 Haziran 2021 saat 12.00 de Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsünde düzenlenecek.

NAZIM HİKMET RAN KİMDİR?



15 Ocak 1902 yılında Selanik’te dünyaya gelen Nazım Hikmet, ilk şiiri Feryad-ı Vatan’ı 1913 yılında kaleme almıştır. Mekteb-i Sultani’de öğrenim görmeye başlayan Nazım Hikmet, bir aile toplantısında yazdığı kahramanlık şiirini okuması ile Bahriye Nazırı Cemal Paşa tarafından keşfedildi. Bahriye Mehtebi’ne giderek öğrenimini başarı ile tamamladı. Mezuniyetinin ardından Hamidiye gemisinde stajyer subay olarak göreve başladı. Bir süre sonra bazı nedenlerden dolayı ordudan ayrıldı.

Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra Moskova’da Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde Siyasi Bilimler ve İktisat bölümü okudu. İlk şiir kitabı 28 Kanunisani’i Moskova’da yayınladı. Ardından Türkiye’ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı. Dergide yazdıkları şiir ve yazılardan ötürü hakkında 15 yıl hapis istendi. O sırada Sovyet Rusya’ya gitti. 1928 Af Kanunu ile cezası kaldırıldı. Tekrak Türkiye’ye dönerek Resimli Ay dergisinde yazılar yazmaya başladı. 1938 yılında burada da yazdıklarından dolayı 12 yıl hapis cezası aldı.

Kendi “Otobiyografi”sinde şöyle demiştir şair Nâzım Hikmet Ran;

“1902’de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha

geriye dönmeyi sevmem

üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim

on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği / kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğu / ve on dördümden beri şairlik ederim.”

Eserleri

Şairin ilk şiir kitabı “Güneşi İçenlerin Türküsü” 1927’de Bakü’de yayımlandı.

Cumhuriyet’in 5. yıl dönümü münasebetiyle çıkarılan aftan yararlanmak üzere Temmuz 1928’de Türkiye’ye girerken yakalanan Nazım Hikmet, bir süre tutuklu kaldı.

Nazım Hikmet Ran, yazı kadrosuna katıldığı “Resimli Ay” dergisinde bir yandan şiirlerini yayımladı, bir yandan da edebiyatın yerleşmiş değerlerine karşı sert çıkışlar yaptı.

Kendisini “sosyalist şair” olarak tanımlayan Ran, sanatın amacı konusundaki tartışmada “sanat sanat için değildir” diyerek toplumcu bir anlayışı benimsediğini ifade etti.

Nazım Hikmet’in İstanbul’da 1929’da basılan “835 Satır” şiiri, edebiyat çevrelerinde geniş bir yankı uyandırdı.

Şair Ran, tam anlamıyla klasik de denilemeyecek ama biçimsel bakımdan daha az deneysel bir şiir dili geliştirdi.

Şiirleriyle ilgili açılan pek çok davada beraat eden Ran, 1933’e kadar “gizli örgüt kurmak” suçundan daha sonra ise “orduyu ve donanmayı isyana teşvik” suçundan tutuklandı ve 28 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edildi.

Nazım Hikmet Ran, 1939’da, 17 bin mısradan oluşan “Memleketimde İnsan Manzaraları” adlı eserini yazmaya başladı.

Genel Af Yasası’ndan yararlanarak, 1950’de serbest kalan şaire, Dünya Barış Konseyi tarafından Picasso, Paui Rubeson, Wanda Jakubuurska ve Pablo Neruda’yla birlikte “Uluslararası Barış Ödülü” verildi.

Neruda’nın “Nazım’a sahip çıkın, biz onun yanında şair bile sayılmayız.” dediği şair Ran, serbest kaldıktan sonra askerliğe alınacağını öğrenince, öldürüleceği düşüncesiyle Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği’ne gitti.

1951 yılında Bakanlar Kurulu tarafından Türk Vatandaşlığından çıkarılan Nazım Hikmet, büyük dedesinin memleketi olan Polonya vatandaşlığına geçti ve Borzecki soyadını aldı. Aynı yıl şairin oğlu Mehmet dünyaya geldi.

3 Haziran 1963’te Moskova’da geçirdiği kalp krizi nedeniyle vefat eden ve Novodeviçi Mezarlığında toprağa verilen şair, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden Türk vatandaşlığına kabul edildi.

Nazım Hikmet Ran’ın doğumunun 100. yılı dolayısıyla 2002 yılı UNESCO tarafından “Nazım Yılı” ilan edildi.

Ran’ın “Dağların Havası” (Osmanlıca), “Güneşi İçenlerin Türküsü”, “835 Satır”, “Sesini Kaybeden Şehir”, “Benerci Kendini Niçin Öldürdü?”, “Taranta Babu’ya Mektuplar” isimli eserleri yaşamı sırasında, “Kurtuluş Savaşı Destanı”, “Rubailer”, “Memleketimden İnsan Manzaraları”, “Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar”, “Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar”, “Kuvayi Milliye”, “Sevdalı Bulut”, “Nazım ile Piraye”, “Hikayeler”, “Piraye’ye Mektuplar”, “Henüz Vakit Varken Gülüm”ün de aralarında bulunduğu çok sayıda eseri ise vefatından sonra yayımlandı.

Eserleri 50’den fazla dile çevrilen şair, cezaevindeyken, İbrahim Sabri ve Mazhar Lütfi takma adlarının yanında imzasız olarak bazı şiirlerini okuyucuyla buluşturdu, 1949’da ise Ahmet Oğuz Saruhan adıyla “La Fontaine’den Masallar” isimli kitabını çıkarttı.

Davet

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim….

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…

 

Bu Yazıya Tepki Ver