Sırrı Süreyya Önder: “Biz bu milleti barışa azmettiremedik, şiddete nasıl azmettirdik anlamadım”

Dolmabahçe Mutabakatı sırrı süreyya önder efkan ala yalçın akdoğna mahir ünal
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Eski HDP milletvekili, çözüm sürecinin önemli aktörlerinden Sırrı Süreyya Önder, Kobani davasında savunma yaptı. Önder “Neyle suçlandığımı anlamak istiyorum, 12 Eylül’de yargılandım, mahkeme tecrübem yabana atılacak gibi değil ama burada bağlantıda güçlük çekiyorum. Biz bu milleti barışa azmettiremedik, şiddete nasıl azmettirdik anlamadım” dedi.

Aralarında eski HDP Eş Genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 21’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobani davasının 17’nci tur duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.

“Eğer suya sabuna dokunmadan yaşamayı tercih etseydik kendi alanımızda en iyisi olurduk”

GazeteduvaR’da yer alan habere göre, dosyaya giren evrakların okunmasıyla başlayan duruşmada ilk sözü HDP eski Milletvekili Sırrı Süreyya Önder aldı. Ülkede yaşanacak olumlu ya da olumsuz durumlarla ilgili en temel etkenin bu dava olduğunu ifade eden Önder, “Bizler bu meseleye dair bir şeyler yapılması gerektiğini düşünen vicdanlı insanlarız. Eğer suya sabuna dokunmadan yaşamayı tercih etseydik, hepimiz kendi alanımızda en iyisi olurduk. ‘Terör, savaş, barış’ kavram kargaşası on binlerce insanın mahkeme kapılarında sürünmesine neden oluyor. Barış soylu bir çabadır ama ‘iyilik’ değildir. Bir hayat felsefesi olarak barışı savunmak gerekiyor” dedi.

“Barış süreci nihayete erseydi buradaki yargılama da olmayacaktı”

Barış için birinci dereceden rol aldığını ifade eden Önder, “Barışın ferman edilerek ilan edilmediğini deneyimleyerek öğrendik. Eğer bir barış süreci nihayete erseydi buradaki yargılama da olmayacaktı. Sorumluluk hissediyorum, niye gerçekleşmediğinin cevabını düşünmekle meşgulüm” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Barış savaşın yedek lastiği değildir, olmamalıdır. Kürt meselesi bütün Ortadoğu’nun en yakıcı sorunlarının başında gelir. En az 200 yıllık bir meseleden söz ediyoruz. Öyle bir mesele ki bu topraklarda 5 kuşağın tarumar olmasıyla bağlantılı. Bu coğrafyanın 200 yılda iki kez barış teşebbüsü olmuş. 200 yıldan sonra 3’üncü kez barış için bir araya geldik. İyi mi yaptık kötü mü? Bunu da barış masasının devrilmesiyle ülkenin geldiği durumdan görebiliriz.”

“Bu dosyadaki herkes demokrasi iradesi gibi çöken barış iradesinin altında kaldı”

Barış sürecinde ülkenin çoğunluğu olmasa bile toplumun birçok kesiminin “edi bese” dediğini hatırlatan Önder, “Ömür boyu bu millet kan dökmeyecek. Bir gün oturacak helalleşmenin zeminini arayacak. Ben dahil bu dosyada yargılanan hiçbir arkadaşımız ne savaş çağrısı yaptık ne de şiddet çağrısı yaptık. Bu dosyadaki herkes, demokrasi iradesi gibi çöken barış iradesinin altında kaldı. Devlet heyetiyle yaptığımız ilk görüşmede mutabık kaldığımız ilk şey ‘mağlubu olmayan bir şey inşa etmek zorundayız’ demek olmuştu. Türk’ün endişesini, Kürt’ün haysiyetini birlikte zimmetleyebilirdik ama yapmadık” ifadelerini kaydetti.



“Bu davalara ‘suyumu bulandırdın’ davaları diyorum”

Barış mücadelesinin daha ciddiyetle ele alınması gerektiğini dile getiren Önder, karşılıklı iyi niyet adımlarıyla bu sürecin gelişeceğini umduklarını ve bunun da bir hata olduğunu kaydetti. Önder, “Barış kavramını halklaştıramadık” dedi ve barış sürecini zehirleyen ortama müdahale etmeleri gerektiğini ama buna güçlerinin yetmediğini kaydetti.

Önder konuşmasına şöyle devam etti:

“Barışı hakkıyla örgütleyemedik. Anladık ki iki tarafın iyi niyetli bir tutum almaları bu süreci geliştirmeye yetmiyor. Bunun bizim dışımızda boyutları vardı. Ortadoğu’da etkisini sürdürenlerin ajandalarında barış yoktu. Ülke içerisinde darbeci güçler barışı sabote etmek istediler. Bunu zamanında anlatamadık. Sorunlar ve tıkanmalar karşısında bir malzememiz yoktu. Tıkanmalar ve aksamalar karşısında kendi içtihatlarını yaratarak yürüyen bir süreç vardı. Devlet ve hükümet yetkililerini kast ediyorum. Bizim için hayati olan şey muhataplarımız için değildi. Hepimiz bugünü biliyorduk ama muhataplarımızın umurunda değildi. Bu kadar boş beleş şeylerden yargılandığımı bilmiyorum. Bu davalara ‘suyumu bulandırdın’ davaları diyorum. Muhataplarımızın bir aidiyet duygusu ise o zaman burada birlikte yargılanacaktık ama onlarda o zekâ yok. Muhataplarımız şimdi ne yapıyor? Ülkenin haline dair tek bir projeleri yok. Barış mazisini yok etmeye çalışıyorlar. Bu eyleme tumturaklı gerekçeler lazım bunu da ‘beka, terör’ söylemleri ile yok etmeye çalışıyorlar.”

“Bizi bir tek savcı dinliyor”

Başka bir yol mümkün dediğimizde savcının karşısında buluyoruz kendimizi. Bizi bir tek savcı dinliyor” diyen Önder, “Neyle suçlandığımı anlamak istiyorum, 12 Eylül’de yargılandım, mahkeme tecrübem yabana atılacak gibi değil ama burada bağlantıda güçlük çekiyorum. Biz bu milleti barışa azmettiremedik, şiddete nasıl azmettirdik anlamadım” ifadelerini kullandı.

Önder’in 6-8 Ekim’de yaşananlara ilişkin değerlendirmelerinden sonra duruşmaya ara verildi.

Bu Yazıya Tepki Ver