Köşe Yazarı

Tunus Darbesi ve Olası Senaryolar

Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kuzey Afrika ülkesi Tunus’ta bu hafta sonu dramatik bir siyasi kriz yaşandı/yaşanıyor. Pazar günü hükümeti, ekonomik krizi ve pandemi koşullarını iyi yönetilememesi yüzünden bir süredir protesto ediliyordu.

Son olarak Tunus Devlet Başkanı Kays Said şiddetli protestoların ardından, ve bayram sonrası son gösterinin hemen ardından Başbakanı görevden aldı. Meclisi kapattı. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı. Üstelik ülke de 30 gün -belli saatler hariç- sokağa çıkma yasağı getirdi.

Tunus 2011’deki Arap Baharı sürecinde sokak ayaklanmalarına öncülük eden ülkedir. Bu bağlamda çalkantılı protestolardan sonra halk devrimin başarılı olduğu tek demokratik ülke olarak kabul ediliyor. Ancak Tunus, şu anda COVID-19 pandemisinin en kötü aşamasında can çekişiyor. Günlük vaka sayıları rekor seviyelere ulaşmış. Ayrıca ülke de ciddi bir ekonomik kriz ve işsizlik problemi yaşanıyor. Tunus hükümeti, bir süredir IMF ile daha önce alınmış borçları yeniden taksitlendirmeyi görüşüyordu. Dolayısıyla hükümete yönelik rasyonel tepkiler, aşama kaydederek darbenin toplumsal ayağına meşruiyet kattı.

Dolayısıyla Tunus Cumhurbaşkanı Said, anayasal bir yetkisi olmamasına rağmen göstericilerin taleplerini işaret ederek; başbakanı görevden aldı ve parlamentoyu da askıya aldı. Başkan Said’e göre, Tunus anayasasının “ yakın tehdit ” karşısında istisnai yürütme yetkilerine izin veren 80. maddesine atıfta bulunarak cumhurbaşkanının başbakanı görevden almasına ve parlamentoyu askıya almasına izin verdiğini söyledi.

Başkan Said, aldığı kararların bir darbe olmadığını iddia etse de; Orta Çağ dünyasında veya 2021 dünyasının her hangi bir yerinde idareyi ve meclisi lağvetmek bir darbedir. Ancak ülke de var olan ekonomik eşitsizlik ve yozlaşma/yolsuzluk, politikacıların ve meclisin yetkilerinin askıya alınmasına bir gerekçe oluşturdu.

Tunus darbesinden 72 saat geçti ve ABD ve AB “duyarsız” bir reaksiyon göstererek darbeyi görmezden geliyor. Tunus halkı ve İhvan/ El-Nahda hareketinin tabanının eylemsizliğini hesaba kattığımızda “Tunus darbesi satın alındı” diyebiliriz. Elbette Tunus halkı son sözü daha söylemedi ama gelecek için dönüştürücü bir ışık vermiyor.



Tunus için 8 olası senaryo

1- Darbeci Cumhurbaşkanı Said, yeni bir Başbakan atayarak ve meclisi kurarak anayasal düzene geçebilir(Seçim veya kurucu meclis).

2- Tunus halkı, darbeye geçit vermeyerek protesto gösterileri yapıp sokak olayları şiddetlenir; ve darbe geriye dönebilir.Ancak bu ihtimal an itibariyle ülke içindeki dinamikler hasebiyle ‘zayıf’ gözüküyor.

3 – Nahda/halkın yoğun protestoları ve sert itirazına karşı bir askeri darbe gelebilir. Tunus Silahlı Kuvvetleri gibi ülkenin ekonomisini ve asayişi tek başına kontrol etmiyor. Silahlı kuvvetler kadar etkili bir polis teşkilatı da var.

4 – Tunus sermayesi, Fransa sempatizanı bürokrasi, Ordu/polis teşkilatı, BAE ile İhvan yeni bir uzlaşı da buluşabilir. Tunus’ta yaşanan ekonomik kriz ve Covid-19 sürecinin kötü yönetilerek aşı tedarikinde kriz yaşanması; bu darbeyle birlikte ülkeyi daha da yönetilemez hale getirebilir. Yani Tunus, uzun süreli bir istikrarsızlık sürecine geçebilir. Nitekim, darbeden önce para olmadığı için hükümet, IMF ile borç taksitlendirmesini görüşüyordu.

5 – Tunus halkının özellikle Müslüman Kardeşler(İhvan) ‘tabanın’ darbeye olan “sessiz itirazı” ihvan/Nahda’nın politikasında kopma/ayrışma/büyük tartışmaya neden olabilir. Çünkü 2011’de 30 yıllık diktatör Bin Ali’nin devrilmesinden sonra sürekli siyasi ve ekonomik kriz yaşanması pandemiyle birlikte enkaz bırakılmasına neden oldu. Tunus alt ve orta kesimi Turizm ile geçiniyor. Covid-19, iki yılda bütün dünyada olduğu gibi Tunus ekonomisine de yıkım getirdi. Demokratik kültürün 10 yılda olgunlaşmasını beklemek de mümkün olmayınca; sabır göstermeyen kitlelerde hayal kırıklığına neden oldu. Özellikle İhvan taraftarlarının Mısır darbesinden birçok parçaya bölünmesi ve yaşanan fikir ayrılıkları Tunus’ta yaşanıyor. Son olarak Darbeci Cumhurbaşkanı Said’i %70 üzerinden seçilmesine neden olan İhvan’ın desteğiydi. Tıpkı Mısır’da olduğu gibi kendi bürokratının darbesine maruz kalan İhvan/Tunus, kendi içinde bir tartışmayı kaçınılmaz şekilde bekliyor.

6- ABD ve AB ile Körfez Monarşileri, Tunus darbeci hükümetini ekonomik olarak bir süre destekleyip; geçiş sürecini tamamladıktan sonra ülkede bir kaç yıl sonra eko-politik bir enkaz bırakabilir. Örneğin Mısır ve Sudan örnekleri bu senaryonun tam olarak gerçekleşmesine neden oldu. Tunus’ta ciddi bir ekonomik kriz var; ABD,Fransa ve Körfez monarşileri İhvan ve Gannuşi’den kurtulmak için geçiş hükümetini ve Darbeci Said’i bir süre destekleyebilirler.

7- Tunus İhvan teşkilatı baskı/zulüm altında kalabilir. Tıpkı Mısır’da olduğu gibi kitlesel tutuklamalar ve gözaltılar gelebilir. Nahda partisi kapatılıp yöneticileri siyasetten men edilebilir. Elbette bu durum Tunus toplumun altına bomba koymak demektir. Ancak Körfez monarşilerinin arzusunun bu yönde olacağı açık gözüküyor.

8- Tunus halkı, Konformisttir. Darbeci teknokrat hükümet ve Başkan Said, Ekonomik krizi ve pandemiyi yönetemezse(Ki yönetilemez gözüküyor). Tunus’ta yeni bir devrim daha gelebilir.

Sonuç olarak Tunus’ta demokrasi ve hukuk ağır bir yara aldı. Tunus, Arap Baharı sürecinde demokratik düzenin kurulması açısından en iyi örnek ülke olmuştu. Üstelik Müslüman Kardeşlerin uzlaşmacı ve ılımlı lideri Gannuşi geçiş sürecinde iktidarı bile muhalefetle paylaştı. Ancak Batı’nın ve Körfez monarşilerin nobranlığı devam etti. Özetle Tunus’ta Fransa ve BAE, Türkiye’ye darbe yapıyor. ABD ve AB ise meşruiyet katıyor.

Son kertede Tunus darbesinde Türkiye’nin tepkisi önemli. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın takınacağı tavır, bölgenin ve dünyanın meraklı gözlerin çevrilmesine yol açıyor. Nihayetinde Tunus darbesi. Erdoğan’a ve Türkiye’ye yapılmış darbedir. Bu durum, Türkiye ve Erdoğan’ın aks değiştirdiği ılımlı Ortadoğu politikasının gereksinimini sorgulatır. Çünkü Türkiye Mısır, Suriye, Suudi Arabistan ve hatta BAE ile ilişkileri daha sıcak ilişki tesis etmek için arayış içerisinden olduğunu biliyoruz. Ancak Ortadoğu ülkeleri Türkiye ile iyi komşuluk/bölge ilişkileri konumlandırmaya ne kadar istekli? Sorusunun sorulmasına neden olur.

Tunus’ta yaşananlar; yöntem olarak tipik bir “Juristokratik darbedir”.Bu darbe modeli, Brezilya’da başarılı olmuş; ülke senatosu Cumhurbaşkanı’nı görevden almıştı. Nihayetinde Brezilya 8 yıldır eko-politik bir kaosa sürüklenmiş ve arkasından da CIA çıkmıştı. Bu bağlamda Tunus’ta yaşanan darbenin; uluslararası meşruiyet problemi yok. Zira ABD, AB ve Körfez monarşileri darbeci Said’e tam destek veriyor. Ancak Darbenin toplumsal ayağının bir karşılığı yok. Aslında aranmıyor da. Ancak Tunus halkı, ayaklanırsa iş değişebilir.