Afganistan ve Dünya açısından önemli bir hafta sonu yaşandı; ve 20 yıldır Afganistan’ı işgal eden ABD, Afganistan’daki iktidarı, ‘kuruluşu karanlık olan’ Taliban yönetimine teslim etti.
Al Jazeera’nin dünyaya servis ettiği görüntülerde Afganistan’dan kaçan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, tüm yetkilerini yakın korumasına bırakarak, ülkeyi ve başkent Kabil’i Taliban’a bıraktı. Afganistan Cumhurbaşkanlığında artık Taliban var. Cumhurbaşkanı Eşref Gani Umman’a, Savunma Bakanı Bismillah Muhammedi BAE’ye kaçtı. Maliye Bakanı da geçen hafta ülkeyi terk etmişti.
ABD ve Taliban arasında uzun zamandır devam eden ve son olarak Doha’da gerçekleşen barış müzakereleri kapsamında ABD, Afganistan’dan ‘askeri’ ve ‘diplomatik’ açıdan geri çekildi.
Trump döneminde 1 Mayıs-2021 olarak açıklanan ve Biden yönetimi tarafından 11 Eylül-2021 tarihine ertelenen ‘geri çekilme’ protokolünün ‘gizli maddeleri’ bilinmiyor. Ancak olgular, açıklamalar ve gelişmeler üzerinden bir analiz yapabiliriz.
ABD’nin Taliban ile yapılan görüşmelerinde birçok anti-Amerikancı şahin görüşlü Taliban yöneticisi suikastle öldürüldü. Bu suikastler Trump döneminde gerçekleşti. Üstelik ABD’ye yakın savaş ağaları Taliban’a karşı savaşmadan ve tek mermi atmadan kuzeydeki sınır hattına çekildi.
BM raporlarına göre 50.000 ile 60.000 kişi olduğu tahmin edilen Taliban kuvvetleri, 600.000 ile 700.000 arasında bir orduya sahip Afganistan hükümetine karşı ülkenin en önemli şehirlerini ve başkent Kabil’i 3 günde teslim aldı!!. Üstelik herhangi bir çatışma yaşanmadan!! Burada Afganistan hükümetinin Taliban’a yenildiğini düşünmek kötü niyetli bir analiz değilse üst düzey saflık olur.
ABD, bir süredir artan askeri maliyetler nedeniyle Afganistan’dan çekilmek istiyordu. Ancak geri çekilirken ekonomik ve jeo-stratejik kazanımlarını da garanti almak ve gelecekle ilgili çeşitli fırsatları kullanmak düşüncesiydi.
Bu yüzden ABD’nin Afganistan’dan geri çekilmesinin Vietnam başarısızlığı gibi algılanması mümkün. Ancak ABD, Taliban’la masaya oturduğunda; Afganistan’daki sınır kapılarını, haşhaş ve afyon tarlalarının üretim garantisini ve istihbari çalışmaların devamı için taahhütler aldığı gözüküyor. Zira NATO misyon temsilciliği Kabil’de halen görevine devam ediyor!!
ABD, kendisi için çalışan Afgan personelinin Kabil ve diğer şehirlerden ayrılışını, can güvenliğini bir şekilde güvence altına almış. Üstelik tahliyeleri gerçekleştirmek için 3.000 ABD askeri 600 İngiliz askerinin Kabil’e geri gittiğini resmi açıklamalardan biliyoruz. Bu askerlerin ülkede tahliye gerçekleştikten sonra İstihbari ve lokal istihbari operasyonlarda kullanılabileceği ihtimal dahilinde…
Bu bağlamda ABD’nin 20 yıllık işgali birkaç milyon/milyar dolar daha maliyet getirdiği için değil. Güneyden Rusya’yı, Batı’dan Çin’i çevrelemek için Taliban ile birlikte bölgede; bir cihada hazırlanıyor. Bu yüzden Taliban bir an önce İslam emirliğini kurmak istiyor. Bunun için İslam ülkeleri başta Türkiye’nin tanımasını bekleyecek.
Taliban, İslam emirliğini kurduktan sonra yayılmacı bir politika izleyeceği kaçınılmaz bir gerçek. Bu bağlamda Diobendi ideolojisine dayanarak Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri ve Çin’e karşı yayılmacı bir politika izleyeceği yüksek ihtimal olarak duruyor. Bu durum en çok ABD’nin Jeo-stratejik hedeflerine hizmet edecektir.
(Taliban’ın Diobendi veya Diyubendi isimli ideolojisi: Hindistan’ın Diyobend kentindeki Diyobend mektebinden çıkan Hanefi İslam hareketine verilen terimdir. Özellikle Hindistan , Pakistan, Afganistan ve Bangladeş merkezli ideolojidir. Özellikle Asya kıtasında yayılmış, son yıllarda İngiltere ve Güney Afrika’ya da dağılmıştır)
Nitekim Kabil’de Türkiye ile birlikte büyükelçiliğini kapatmayan nadir ülkeler Çin ve Rusya’dır; her iki ülke de Taliban ile görüşmeye hazır olduklarını resmen açıkladılar.Bu pozisyon bile Taliban’ın resmen tanınacağını bir işareti olarak okuyabiliriz.
Hatta Çin, Taliban yöneticilerini Pekin’de ağırladı bile. Taliban, bu görüşmede Afganistan’ın baştan aşağı altyapı-üstyapısıyla kalkındırılması ve modern bir hale getirilme sözünü aldı. Elbette ekonomik destek de cabası..
Çin, bu cömert teklifi Taliban’ın Uygur Türkleri üzerinden ‘yüksek olası’ bir din dayanışması sağlayarak Çin’in parçalanmasından çekiniyor. Elbette Taliban’dan ziyade ABD’nin Taliban’ı eğitip-donatmasından ve Uygur Türklerini bahane ederek müdahalesinden çekiniyor. Çin, bu yüzden şimdiden Taliban’a karşı bir ön almaya çalışıyor.
Bunun dışında Çin, İran ve Türkiye’yi de içine alan ve 5 ülkeyi kapsayan Demir-İpek yolu projesinin(Tren projesi) aksamasından da çekiniyor.
Benzer kaygıyı Rusya’da güney sınırlarında yaşıyor. Elbette Rusların algısı, Çinlilerden daha kötü olduğu için Afganistan’da nasıl tutunacağı büyük merak konusu.
Bu arada her iki ülke, enerji ve maden ihtiyaçlarının ABD’nin tehdidi altına gireceğinin farkında.
Bu denklem içerisinde ABD, Afganistan ve benzeri çatışma bölgelerinde daha fazla fiilen gözükmek istemiyor. ABD’nin Afganistan maliyeti 1.5 trilyon ile 2 trilyon dolar arasında bir maliyet getirse de (Rakamlar farklı kaynaklardan tahmini olarak alınmıştır); ABD bu masrafı 1-2 yılda Afyon ve haşhaş uyuşturucu üretimiyle sağlıyor; üstelik CIA’nin dış operasyonlarını buradan dönen parayla finanse ediyordu.
Zira benzer uyuşturucu Pazar paylaşımı ve siyasi krizleri, Koka üretiminin yoğun yapıldığı Kolombiya’da da yaşandığını düşündüğümüzde ABD, Afganistan’dan çekilmiyor. Sadece ambalaj değiştiriyor.
Bu bağlamda ABD’nin bölgedeki 2 süper güç rakibi Rusya ve Çin,Taliban’nın ABD ile ikircikli bir politikasının olduğunun farkında. Nitekim Afganistan’da Taliban adına yönetimi ele alan Abdulgani Baradar 2018 yılında ABD’nin isteğiyle Pakistan hapishanelerinde serbest bırakılmış ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ile 2020 de barış görüşmeleri yapmıştı!!! Abdulgani Baradar 3 yıl sonra yani dün Afganistan Cumhurbaşkanlığını teslim aldı. Tıpkı Irak’ta İŞİD/DEAŞ’ı kuran Ebu Bekir Bağdadi gibi…
Toparlayacak olursak ABD, bugün için askeri ve diplomatik açıdan geri çekiliyor görüntüsü verse de; istihbari ve yerleşik unsurlarıyla saha da varlığını devam ettiriyor. Dolayısıyla ABD arkasında, mega jeo-politik bir kriz bırakarak; insan hakları, demokrasi, kadın hakları ve özgürlük temelinde Asya’nın göbeğine dönüşünü meşru haline getirmesi yüksek görünüyor. Ancak ABD’nin jeo-politik stratejisine Rusya ve Çin nasıl cevap verecek, bu sorunun cevabını hep birlikte izleyip göreceğiz…
Elbette Taliban’ın kendi içerisinde etnik ve dini ‘karışık’ yapısı, ABD’nin Grand stratejisine ne kadar hizmet edecek, onu bizde, sizde, ABD’de hatta Taliban’da bilmiyordur. Çünkü Taliban, Pakistan-ABD-İngiliz istihbaratları tarafından kurulmuş bir yapıdır.
Diyubendi İslam Milliyetçiliği ve Peştun ideolojisi üzerine kuruludur. ABD karşıtlığı, kırsal Afganlar arasında Taliban’ı çekici kılsa da; iktidar olan Taliban içerisinde homurdanmaları ve etnik ayrışmayı kaçınılmaz kılıyor. Zira Afganistan bir aşiret ülkesidir. Ekonomik ve sosyal statü kazanımları artıkça Taliban’ın homojen bir görüntü vermesi zor görünüyor.
Dolayısıyla Dış politikada ve askeri mücadelede Taliban’ı kırılgan bir yapı haline getiriyor. Ülkedeki etnik, dini ve mezhepsel rekabet/rövanşizmi de hesaba kattığımızda Taliban’ın uzun soluklu bir iktidar sürdürmesi veya parçalanmaması ‘zor gözüküyor’
Siz Afganistan’ın Kuzeyinden ülkeyi terk eden Raşid Dostum ve diğer savaş ağalarının silahlı kuvvetlerini Taliban’dan korktuğu için mi çektiğini sanıyorsunuz? Elbette hayır. Bir politika doğrultusunda Taliban’a alan açmak için sınırın hemen ötesine kendilerini konumlandırdılar.
Sonuç olarak, ABD, tıpkı Musul’un DEAŞ/İŞİD’e teslim edilmesi gibi Afganistan’ı Taliban’a teslim etti. Bunu Çin başta olmak üzere Rusya’ya karşı silahlı bir milis hareketi ve sosyolojiyi temsil eden Taliban’ı ‘din kisvesiyle’ ve bir ‘başarı hikayesi’ mizanseliyle saha da ana aktör yaptı.
Taliban’ın sosyolojisi her ne kadar ülke gerçekleri ve sorunlarından oluşan gerçek bir topluluktan oluşsa da; yönetici kadrolarının istihbarat servislerinin amaçları için çalıştığı eylem-olay ve amaç döngüsünden anlaşılıyor.
Yine buradan anlaşılacağı üzere DEAŞ/İŞİD lideri Bağdadi gibi kişilerin Afgan modellerinin karşımıza çıkması kaçınılmaz gözüküyor. Yalnız Afgan toplumu politize bir topluluk, Taliban’ın ABD’nin ajandasına hizmet ettiği anlaşılırsa, Afganların karşısına alması da olası bir durum. Zira Taliban 1996-2001 yıllarındaki iktidarı, ülkeye huzur getirmemiş. Birçok insanın ve etnik grubun nefretini kazanmıştı.