Giriş : Bundan 6-7 yıl önce yine bir “yeni anayasa” tartışması gündemdeyken, Sevan Nişanyan, Ali Nesin, Edip Yüksel gibi isimlerle Facebook ve mail üzerinden yaptığımız yorumlaşma ve tartışmaları bir metinde toplamış, kitaplaştırmaya niyet etmiştim. “Ütopya” kelimesinin Türkçe karşılığı olarak uydurduğum “Yokistan” başlığını taşıyan kitap -neyse ki- hiç yayımlanmadı. Aradan geçen süre zarfında, bu adamlar yarın devrilir de birileri gelir “ne yapalım şimdi?” sorar diye ana metni ve savunma tezlerini zaman zaman güncelledim. Birkaç hafta boyunca bölüm bölüm bu sayfada yayınlayacağım. İtiraz ve düşüncelerinizi [email protected] adresine iletebilirsiniz.
***
Geçen haftadan devam:
Genelkurmay
60 küsur senedir Türkiye’de Genelkurmay Başkanlığı kurumunun tek bir işlevi vardır: Halkın oyuyla seçilen hükümetlerin ve Meclis’in tepesinde Demokles’in kılıcını sallandırmak. Milletvekillerinin Cumhurbaşkanı seçeceği oturumlara tam kadro gelip oturmak, sokaklarda tank dolaştırmak, internette muhtıra yayımlamak, gizli saklı toplanıp darbe planları yapmak…
Madem zorunlu askerliğin ve hatta sabit bir ordunun gereksizliğinden bahsediyoruz; kökten bir reform yapılacak ilk kurum da Genelkurmay Başkanlığı’dır.
Silahlı kuvvetlerin savaş ve barışta tüm komutası, fiilen Milli Savunma Bakanı’na devredilmelidir. Devlet Başkanı, “Başkomutan” sıfatını sembolik olarak üzerinde bulundurur ve gerektiğinde Milli Savunma Bakanı’na talimat verir.
Savaş, barış ve ateşkes ilan etmek hükümetin yetkisinde olmalıdır.
Genelkurmay Kurulu, sadece üst düzey tecrübe ve eğitime sahip subaylardan oluşan bir danışma kurulu olarak görev yapmalıdır. Genelkurmay’ın görevi, askeri ve teknik konularda Milli Savunma Bakanı’na danışmanlık yapmaktır.
Çok basit bir anlatımla; bir savaş halinde harekat planını Genelkurmay çizer ancak o planı kabul etmek ya da reddetmek, kabul edildiyse uygulanma emrini vermek sadece Devlet Başkanı’nın -veya ona vekaleten Milli Savunma Bakanı- yetkisinde olmalıdır.