Köşe Yazarı

Avrupa Diktatörlük ve Demokrasi Arası ve Biraz Piyasalar

Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bugünlerdeki en büyük gerçek; dünyadaki herhangi bir kişinin sorduğu “Hükümet gerçekten benim menfaatimi ne kadar koruyor?” sorusuna pek iç açıcı bir cevap almadığıdır: Hükümetler halkı, orduyu kullanmadan nasıl idare edeceklerini açıklayan ekonomi uzmanları, analistler ve psikologlar arkasında saklanıyorlar. Yoksa devlet ve halk arasındaki yanlış bilgi farkını görmemezlikten gelmek imkânsız olurdu.

Avrupa Birliğinde birçok hükümet çöküş arifesinde; örneğin Portekiz, İspanya ve Yunanistan. Avrupa’da birçok ülke artan işsizlik, borçlanmadan dolayı iflas eden hükümet hazineleri ve toplumun her safhasını etkileyen vergi artışlarıyla uğraşmaktadır. Peki, ne yapılabilir?

Avrupa Birliği bu noktada devreye giriyor. IMF (Uluslararası Para Fonu) vasıtasıyla hükümetlere cömertçe borçlar veriliyor. Borçlar bu şekilde giderek artıyor ve artan borçla bağımlılık artıyor ve ulusal varlıkların kontrolü giderek elden gidiyor. Ülkelerin yabancı “yatırımcılar” tarafından kontrol edilmesi ve kararların hükümetlere onlar tarafından dayatılması hiç bir zaman halkın iyiliğine olmayacaktır.

Referandumlar ve seçimler özel kurumların ihtiyaçlarına göre onlar tarafından yönetilmektedir ve bu durum sürekli borçlanmayı ve yabancı müdahalelerini arttırmaktadır. Bu durumda tüm kontrol, yabancı krediyi sağlayan zenginlerin elinde bulunuyor.

Avrupa Birliği’nde diktatörlükten bahsettiğimiz zaman, asker ve polisi kullanmaktan bahsetmiyoruz, çünkü bir ülkenin liderlerini ve o ülkenin mal varlıklarını ve doğal kaynaklarını biriken borçlarla kontrol etmek gayet mümkündür ve bu şekilde “yatırımcılar” istedikleri şekilde ekonomik menfaatlerini daha da iyileştirmek için borçlu ülkeleri istedikleri gibi sömürürler.

Önümüze bakacak olursak ne görebiliriz?



Pandemi ile global kriz arttıkça, AB’nin Avrupa ülkelerini nasıl kontrol edip edemeyeceğini görmek ilginç olacak, ya da halk liderlerini bu pranga birliğinden tümüyle ayrılmaya zorlayacaklardır. Toplumsal ayaklanmalar da kesin olacaktır.

Türkiye ekonomisine bu koşullar altında değinecek olursak görürüz ki giderek fakirleşen ve halka kırıntıları atan bir oluşum var. Üllkemizin giderek çöken ekonomisi ihtiyaçlarımızı karşılamıyor sadece bir kaç çevrenin ihtiyacını karşılıyor ve bu da demokrasinin ne olduğunu bize gösteriyor… Demokrasi tüm dünyada aslında kapitalizmin fahişesi olmuş! Dolayısıyla ancak insanlar ızdırabın tahammül edilemez noktasına geldiklerinde yeni bir çözüm arayabilirler. O zamana henüz var ama önümüzde işsizlik ve çalışma isteksizliği de, pandemiyle birlikte büyük bir krizi beraberinde getirecek!

Geçen hafta değindiğim bir kaç ekonomik veriyle de son bulalım. Dolar biraz aşağı inebilir diye düşünüyorum 8.30-8.20’lere doğru bir gerileme olabilir ve alım fırsatları verebilir. Altın da her zaman fiyat %2-%3 bazında gerilerse bence alınabilir. BIST100 kafa kaldırdıkça satabilirsiniz. 1100 – 100 ve 850 ye doğru gidiyoruz. Yukarı trendi bir daha görmeniz uzun zaman alacak. Gümüş ve değerli metallerden Bakır fiyat artışları yaşayacak özellikle bakır alım için çok hoş gözüküyor.