İster Kemal Kılıçdaroğlu, ister Özgür Özel kazansın; kazanırken kaybetmiş olacaklar. Bunun böyle olmaması ancak Kılıçdaroğlu’nun kendi iradesi ile aday olmayacağını deklare etmesi ile mümkün olabilir.
14 ve 28 Mayıs tarihlerinin üstünden tam nerdeyse 4 ay geçti. Muhalefet hala bir özeleştiri yapmış durumda değil. 14 Mayıs öncesinde 6 partinin, 28 Mayıs öncesinde 8 partinin adayı Kemal Kılıçdaroğlu yanlış aday olduğunu hala kabul etmeyerek, kendisine oy vermeyenleri ve örgütünü suçluyor. Etrafındaki isimler ise diğer 5 partiyi suçluyor. Suçlu olmayan tek isim Kılıçdaroğlu!
Kimin suçlu olup olmadığı, kimin yetersiz olup olmadığının bugünden itibaren hiç önemi yok. Milyonların önünde bir tiyatro oynandı. Sadece bu seçimlerde değil tüm seçimlerde olduğu gibi kurgulanmış olan, senaryosu önceden yazılmış ve filmin-tiyatronun birer seyircisi olduğumuz kabak gibi ortaya çıktı.
Biz kimseyi filan seçmiyoruz. Önümüze konulmuş, birileri tarafından belirlenmiş adaylar arasında tercih yapıyoruz. Ve adına demokrasi diyoruz. Sistemin devamlılığı ve sorgulanmaması buna bağlı çünkü. Seçtiğimizi zannetmemizi istiyorlar. Ve bir yerlerden ortak belirlenmiş adaylar etrafından, milyonlarca seçmen holiganlık, taraftarlık ve militanlık yapıyoruz.
28 MAYIS KURGULANMIŞ OYUNU GÖZÜMÜZÜN İÇİNE SOKTU
28 Mayıs büyük çoğunluklar için olmasa da birileri için bir uyanışın başlangıcı oldu. Kurgulanmış bir oyunun parçası olduğumuz tüm çıplaklığı ile sırıtıyor. Devlet Erdoğan ile yola devam etmek istedi. Ve buna 1994’den önce karar verdiler. 40 yıllık bir projeyi adım adım hayata geçirdiler.
Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim kazanabilmesi için önce muhalefet ve tabi ki CHP dizayn edildi. 2014 Ekmeleddin İhsanoğlu, 2017 referandumu mühürsüz oylar, 2018 Muharrem İnce, 2023 Kemal Kılıçdaroğlu… Bu üç isimde Erdoğan karşısında kazanma şansı olmayan adaylardı.
****
Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu aday olsaydı ne olurdu? Kurgulanmış oyun bozulurdu. Çünkü sistemin içinde ne İmamoğlu ne de Yavaş vardı. 2019 yılında Ekrem İmamoğlu seçim kazanması için Kılıçdaroğlu tarafından aday gösterilmedi. Kaybedeceği düşünülüyordu. Hatta seçim akşamı Binali Yıldırım son bir hamle ile “Atı alan Üsküdar”ı geçebilsin diye saat 23.00’de basın toplantısı yaptırılarak, seçim kazandığı açıklaması yaptırıldı. İşin oraya kadar geleceği hiç hesaplanmamıştı. Yılların Binali Yıldırım’ı, Ulaştırma Bakanı, Başbakanlık yapmış ve Erdoğan’ın en yakın 30 yıllık yol arkadaşı karşısında, çömez bir ilçe belediye başkanının seçim kazanabileceğini kimse hesaplamamıştı.
31 Mart seçimlerinden önce TV’lerde yaptığım tüm konuşmalarımda İmamoğlu’nu kimsenin tanımadığını, bilmediğini, hikâyesinin farkında olmadığını altını çizerek seçim kazanacağını iddia ederken, herkes bana dudak büküyordu. Buna muhalif olanlar da dahil. Neden bu iddiayı ısrarla dile getiriyordum. Çünkü İmamoğlu’nu en yakından tanıyanlardan biriydim. Yazın bir kenara; İmamoğlu aday olmasaydı İstanbul asla Binali Yıldırım karşısında kazanılamazdı. Ve Kılıçdaroğlu ile CHP içinde kurgulanan oyunun aktörleri İmamoğlu’nun kazanamayacağını düşünerek aday olmasını istemişlerdi.
****
Hatırlayın, Erdoğan o gece seçimlerin kaybettiklerini ve kabullenildiğine yönelik bir açıklama yaparak, İstanbul’dan Ankara’ya hareket etmişti. Ne olduysa o birkaç saat içerisinde oldu; oyunu kurgulayanlar sürece müdahale ederek seçimi iptal ettirdiler. Hesap edemedikleri tek şey milletin biriken öfkesiydi.
Ve en önemlisi kurguladıkları oyunda İmamoğlu’nun asla adı geçmediği için, görevde kaldığı süre boyunca yerine kayyum atamak ve tasfiye etmek için defalarca müdahale ettiler. Kim engelledi yapılmak isteneni? Hiç hesap etmedikleri İmamoğlu’nun siyasal performansı, halkın içerisinde kazandığı sevgiydi. Ve elbette uluslararası destek. Bunu hiç hesap etmemişlerdi.
İMAMOĞLU SÜRECİ YÖNETEMEDİ!
İmamoğlu’nun özgüven ötesi şımarıklığı ve etrafındaki yalaka takımının “Şeyh Uçmaz Mürit Uçurur” sözünde olduğu gibi ayaklarını yerden kestiler. Kimi zaman muhalefet lideri gibi, kimi zaman sanki adaylığı kesinleşmiş ve seçimleri kesin kazanmış gibi tavırlar, kurgulanmış oyunu bozabileceği tarihi fırsatlar ayağına gelmesine rağmen kendi kalesine gol atmalar, Kılıçdaroğlu’nun devletin en önemli aparatı olduğu gerçeğini unutması O’na şimdilik kaybettirdi. O kaybederken de, muhalif olan milyonlarca insanın umutsuzluğunun artmasına katkı sağladı.
Son söz: Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, 31 Mart seçimlerinden yenilgi ile çıkarlarsa kimse şaşırmasın. Hatta birkaç Büyükşehir Belediyesi dışında diğerlerinin kaybedilmesi sürpriz olmayacaktır. Bunun tersine çevrilebilmesi için Kılıçdaroğlu’nun kongrede kaybetmesi değil, adaylıktan çekilmesi gerekiyor. Çekilmezse kongrede kim kazanırsa kazansın, kaybederek çıkacaktır. Kılıçdaroğlu kaybederse kendisiyle özdeşlik kurmuş seçmen kitleleri sandığa gitmeyecek ya da boş oy kullanacaktır. Aynı şey parti içi muhalifler için de geçerlidir. Kılıçdaroğlu kazanırsa aynı tepkiyi kaybeden muhalifler de verecektir. Kim kazanırsa kazansın Pirus Zaferi kazanmış olacaktır.
Bu kısır döngünün kırılabilmesi için Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmaması gerekmektedir. Ancak O’nun orada durmasını isteyen Devlet buna izin verir mi? Yaşayıp göreceğiz…